18. ruj 2018.

KAJANOV "SMIJEH KOJI JE POBJEGAO" NA TURSKOM


  
DIPLOMSKI PREVODITELJSKI RAD

Prenosimo ga u cjelini



Bosna Hersek Federasyonu
Zenica Üniversitesi
Felsefe Fakültesi
Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü

















 İbrahim Kayan’ın “Kaçan   Gülüş”
Kitabı (46-89 sayflar)

Lisans tezi


Hazırlayan: Emina Ljuma
Danışman: Prof. dr. Betül Mutlu




Zenica, 2018



İÇİNDEKİLER






ÖNSÖZ


            Bu çalışmada Bosna Hersek'li yazar İbrahim Kayan'ın Kaçan Gülüş kitabının 46-89. sayfaların tercümesi yapılmaktadır. Bu tercümenin hedefi bu kitabı okuyacak olan Türklere  Bosna Hersek şiirini tanıtmaktadır  . Bu kitap aslında bir çocuk kitabıdır. Onun içerisinde çocuk şiirleri ve sonunda çocuk hikayeleri de bulunmaktadır. Bu kitabın başından sonuna kadar işlenen konular çocukların anlayabileceği konulardır. Örneğin, doğa, hayvanlar, bazı esas duygular vb. Çalışmanın başında İbrahim Kayan'ın  hayatı, sanatı, eserleri hakkında bigiler verilmektedir.         

Kitabın baskısı: 'Bosanska riječ- das Bosnische Wort'
İnceleyen: Šimo Ešić
Metinleri denetimi: Fuad Kasumović
Basımevi: Studio “Bosanske riječi”
Birinci baskı: Tuzla, 2002
ISBN 3-934149-41-3

            Bu çalışma yapılırken Şakir Bayhan’ın iki sözlüğü kullanılmıştır. Birincisi, onun Ankara’da 2006’da yayımladığı Boşnakça-Türkçe, Türkçe-Boşnakça sözlüktür. İkincisi ise, yine Şakir Bayhan’ın hazırladığı Boşnakça-Türkçe sözlüktür. Bu sözlük Türk Dil Kurumu Yayınları tarafından 2015’te Ankara’da yayımlanmıştır.





UVOD


            U ovome radu preveden je dio knjige Smijeh koji je pobjegao bosanskohercegovačkoga pisca  Ibrahima Kajana. Cilj ovoga prijevoda jeste olakšati razumijevanje bosanskohercegovačke poezije za turski narod koji će je čitati. Ustvari, ovo je jedna dječija knjiga. U njoj se nalaze dječije pjesmice, a na kraju i priče za djecu. Od početka do kraja su u ovoj knjizi obrađivane teme koje mogu razumjeti djeca. Npr. priroda, životinje, neka glavna osjećanja i sl. Na početku rada date su osnovne informacije o životu, radu i djelima Ibrahima Kajana.

Štampa: 'Bosanska riječ- das Bosnische Wort'
Urednik: Šimo Ešić
Ilustrovao: Fuad Kasumović
Izdavačka kuća: Studio „Bosanske riječi“
Prvo izdanje: Tuzla, 2002
ISBN 3-934149-41-3

            U toku ovog istraživanja korištena su dva rječnika Šakira Bajhana. Prvi je izdat u Ankari 2006. godine, bosansko-turski i tursko-bosanski rječnik. Drugi je bosansko-turski rječnik čiji je, također, urednik Šakir Bajhan. Ovaj je rječnik izdanje Turskog lingvističkog društva u Ankari 2015. godine.



I BÖLÜM

1. İbrahim Kayan’ın Hayatı ve Sanatı

İbrahim Kayan 1.11.1944. Mostar'da doğmuştur. Pedagoji Akademisinden Dubrovnik'te mezun olmuştur. Yüksek Lisans ve Doktora Çalışması Hümanistik Bilimler Fakültesinde yapmıştır. Lektör, kütüphanecisi olarak da çalışmıştır.  Hayatının boyunca sürekli sehayat ediyormuştur. Hiç bir yerde yabancı olarak hissedilmemiştir çünkü her yeri kendisinin büyüdüğü yeri gibi gözlemiştir ve orada yaşayan insanları kendi kardeşleri zannetmiştir. Her yerde güzel hissetmiştir: Dubrovnik'te, Zagreb'te, okuduğu ve bildiklerini genişlettiği Ankara'da ve İstanbul'da. Preporod adlı Hırvatistan Boşnaklarının Kültür Kurumunun  kurucusu ve yıllarca onun başkanıymıştır (1991-2001 arasında). Zagreb'te kültür ve sosyal sorularla ilgilenen Behar adlı magazini başlatıp tekrar meşhur etmiştir. Behar Journal haber bülteninin kurucusudur. Yasmin adlı gençlik magazinin kurmasında ve düzenlemesinde verdiği emeği çok önemlidir.        
İbrahim Kayan en çok çocuk edebiyatı alanında eserler vermiştir. En  çok radyo-drama, şiir, gezi yazısı, oyun, dini eserler gibi edebiyat türleri içinde eserler yazmıştır.

2. İbrahim Kayan'ın eserleri     

Arabija ljubavi, pjesme, "Veselin Masleša", Sarajevo, 1967.
Al-Sajab i kamena vaza, zapisi, pjesme, Zajednica pisaca "TIN", Zagreb, 1969.
Kuću dok nađeš, pjesme, "August Cesarec", Zagreb, 1978.
Žuta ptica, pjesme za djecu, "Svjetlost", Sarajevo, 1980. i "Bosanska riječ", Wuppertal, 1993.
Ljubavni huhujek, pjesme, "Veselin Masleša", Sarajevo, 1989.
Muslimanski danak u krvi, publicistika, 1992.
Zavođenje Muslimana, publicistika, izdavač: Smaila Kajan, Zagreb, 1992.
Ljubavi je malo, pjesme, "Bosanska riječ" - "Kaj", Wuppertal - Zagreb, 1994.
Pod beharom moje janje spava, antologijska čitanka dječijeg bošnjačkog pjesništva, Kulturno društvo Bošnjaka Hrvatske "Preporod", Zagreb, 1996.
Bošnjak na Trgu bana Jelačića, društveni eseji, Kulturno društvo Bošnjaka Hrvatske "Preporod", Zagreb, 1998.
Tragom Božijih poslanika, putopis, Centar za kulturu i obrazovanje Tešanj (1999), Islamski kulturni centar, Mostar, 2. prošireno izdanje, 2005.
Melek, izabrane pjesme, KZB "Preporod", Sarajevo, 2002.
Druga bajka, pjesme, "Vrijeme", Zenica, 2002.
Smijeh koji je pobjegao, pjesme za djecu, "Bosanska riječ", Tuzla, 2003.
Katarina Kosača - posljednja večera, drama, Centar za kulturu i obrazovanje Tešanj, 2003.
Katarina, kraljica bosanska, roman, Tuzla, 2004; 2. izdanje 2005; 3. izdanje, Zagreb, 2007; četvrto (prošireno i redigirano) izdanje, "Zalihica", Sarajevo, 2007., peto izdanje, Hena.com, Zagreb, 2012.
Gospodari i sluge tinte, eseji i novinske književne kritike, "Planjax", Tešanj, 2005.
Grubići i nježnići, eseji iz hrvatske i studija iz bh. dječije književnosti, Zagreb, 2006.
Tragom bosanskih kraljeva, putopisi, Tuzla, 2007.
Djedice unučice pričalice, slikovnica, "Sarajevo publishing", Sarajevo, 2008.
Razvoj i oblici dječjeg bosanskohercegovačkog romana, studija, "Zalihica", Sarajevo, 2008.
Pogled u Bosnu - Tragom bosanskih kraljeva, putopisi, "Dobra knjiga" Sarajevo, 2010.
Grad velike svjetlosti. Mostarske vedute, Muzej Hercegovine & IC Štamparija, Mostar, 2014.
Put u Blagaj, Blagajske vedute, putopis, Autorovo bibliografsko izdanje, Mostar, 2017.
Journey to Blagaj, Vedutas of Blagaj, Translation: Amina Imami. Author’s special edition, Mostar, 2017.
Krici i šaputanja, Putopisi iz Humske zemlje, Bosanska riječ, Tuzla, 2017.
Mujaga Komadina, monografija, Dobra knjiga, Sarajevo, 2018.


3. Kaçan Gülüş - Smijeh koji je pobjegao

Bu çocuk kitabında İbrahim Kayan çocuklara karşı olan saygı göstermektedir. Küçük Prens'te bulunan ideolojiyi takiptedir ve bu ideolojiye göre daha çok ve parlak gözlerle değil, kalple görebilir. O hissediyor ki bugünkü çocuk daha olgun, daha açık  zihniyledir. Şiirlerinde şiirin güzelliği korumaktadır. Bu yüzden herkesin, hatta çocukların anlayabileceği şiirleri yazmaktadır. Onun amacı şiiri çocukleşmek değil, çocuklara uygulamaktır.

II BÖLÜM

Kaçan Gülüş'ün tercümesi




Tavuklar

Horozcuk ve tavucuk
Gıdıklanmahane
Tavuk ve tavucuk      
Yumurtahane
Horozcuk, tavuk ve tavucuk 
Sigara içme odası      
(s. 46)

Koke

Pjetlić i kokica           
Kokodaonica
Koka i kokica
Jajaonica
Pjetlić, koka i kokica
Pušionica



Zürafa

Gözün üstünde:         
Altın ışın yakıyor.
Gözün altında:           
Bulutlardan yağmur gürül gürül yağıyor.
(s. 47)

Žirafa

Iznad oka:
Peče, peče zlatna zraka.
Ispod oka:
Pljušti kiša iz oblaka.






Yusufçuk (kız böceği) sorulup duruyor

Ben yusufçuğum,      
tüy gibi hafifim,         
beyaz cam gibi renksizim,     
güzelim de     
senin masalında sık sık,         
Kamburlu olmama rağmen –
nadiren şikayet ederim.
Ben yusufçuğum,      
kambur kimseyim.
Sabah havalardan
mavileşirim.
Güneş için ben
tertemiz altınım:
söyleyin ya
gerçek bir beyzade değil miyim –
sadece bundan dolayı?
(s. 48)

Vilin se konjic stalno pita

Ja sam vilin konjic,
lak ko perce,
ko staklo bijelo providan,
i lijep sam
 u bajci tvojoj često,
iako grbav -
tužim se rijetko.
Ja sam vilin konjic,
grbonjić.
Od jutarnjeg zraka
bivam plav.
Za sunca ja sam
čisto zlato:
pa recite
nisam li i ja pravi plemić -
samo zato?




Genç ve yeşil

Biri varmış
küçük bir kurbağa,
yemyeşil,
çok akıllı,
muhteşem sesle,
gururlu –
göke kadar!
Sadece ufacık,
ufacık bir
kusuru varmış,
(ama kusuru olarak
 kabul etmez).
- Neden, babam, sen akılsın ya,
neden vaklarsın o zaman?!
Beni dinle,
(akıllı) vaklamayı
çalış!
(s. 49)

Mlada i zelena

Ima jedna
mala žaba,
prezelena,
prepametna,
glasa medna,
uznosita -
sve do neba!
Samo malu
malu
manu ima,
(al je takvom
ne uzima).

Zašto, tata, ti pametan,
pa krekećeš?!
Slušaj mene,
pa pokušaj (mudro)
da mekećeš!






GÖZÜNDE BİR ŞEY VARMIŞ

Karaca gözlerinde

Karaca gözlerinde
çok güzel şeyler
vardır.
Avcı bir yerlerden
ses verince,
acelesı olunca,
yolundan –
çekilsin diye
bütün bu güzel şeyleri
bir uyduruk
köşeye koyar
ve –
kalleşçe katledilir.
(s. 52)

IMAŠ NEŠTO U OKU

U očima srne

U očima srne
 ima puna lijepih
stvari.
No, kad se lovac
negdje javi,
u žurbi,
da mu se skloni
s puta -
sve te lijepe stvari
u kut jedan
izmišljeni stavi
i -
mrak ih proguta.





Balina gözlerinde

Balina gözlerinde,
düşünün,
beş ağır gemiden
iki Loşiny’den
ve yüksek kuleden başka,
Trogir’den
 görüyorum ki:
bir
uyduruk
kıyı.
Onun üstünde
uyduruk bir eşeği
yürekten
“çalırken!

(s. 53)

U očima kita

U očima kita,
zamislite,
osim pet teških galija,
dva Lošinja
i visoka tornja
iz Trogira,
vidim:
neka
izmišljena
riva.
Na njoj magarca
zamišljena
kako zdušno
„svira!“






Sarı kuşun gözlerinde

Kuş gözlerinde
sarı
senin yüzün görülür
neşeli
ve sol berelenen kulağını.
Onun içinde güneş de bulunur,
kelebeğin kanatı,
köprü, karahindiba (radika), dağ.
Sarı kuşun gözlerinde
deniz uyuyor,
ve çok uzakta bulunan
bu denizin ortasında,
cıvıl cıvıl ötüşeren bir topraktır.
Şu sallanan toprak
küçük gözlerinde
mavi gaganın yakında,
mutlu bir ada,
masal:
güzel, güzel memleket.
(s. 54)

U očima ptice žute

U očima ptice
žute
vidi se tvoje lice
radosno
i uho lijevo ogrebano.
U njima je i sunce,
krilo leptirovo,
most, maslačak, brdo.
U očima žute ptice
spava more,
a usred tog mora
strašno dalekoga,
zemlja je jedna rascvrkutana.
Ta zemlja što se ljulja
u sitnim očima
blizu plava kljuna,
sretni je otok,
bajka:
lijepa, lijepa domovina.




Kelebek gözlerinde

Kelebek gözlerinde
sadece kokular vardır,
sadece sıcaklık vardır.
Kelebek gözlerinde
çiçek gökküşağı renginde
ve altın kıvılcım
gökyüzünün sonsuzluğunda!
(s. 55)

U očima leptira

U očima leptira
mirisi samo postoje,
postoji samo toplina.
U očima leptira
dugine cvijet je boje
i iskra zlatna
nebeskog klatna!





Ağustos böceğinin gözlerinde

Ağustos böceğinin gözlerinde
bütün
notalar skalası.

Onun içinde
piyanonun tuşları,
beyaz ve siyah bulunur.
Kemanın
çalgı telileri
Keman yayıyla
narin
dokunulan.
(s. 56)

U očima cvrčka

U očima cvrčka
skala notna
cijela.
Unutra su
i tipke glasovira,
crna i bijela.
I strune
violine
što ih nježno
gudalom
prebire.









Balık gözlerinde

Balık acayip bir
şeydir.
Evi sudan,
duvarları, tavanı
çatısı da.
Gözlerinde balığın:
kışta
beyaz suyu,
ilkbaharda
köpüklü,
yazda – yeşil,
sonbaharda
bir türlü suyu vardır:
bazen berrak,
bazen bulanık.
Öyle, şu evde
balık asla sıkılmaz.
Bazen üzülüyor,
bazen gülüyor.
Bazen
gözlerin önüne
eski bir saat düşer,
bazen alçıdan
mahfolan bir at.
Diğer şeyleri de
insanlar sahilden atar
onun ev düzenini de bozuyor –
balık onlara ya nasıl yargılar?!
(s. 57)

U očima ribe

Riba je neobičan
stvor.
Kuća joj od vode,
zidovi, strop
a i krov.
U očima ima
riba:
bijelu vodu
kad je zima,
u proljeće
zapjenušanu,
ljetnu – zelenu,
u jesen
vodu svakakvu:
nekada bistru,
nekada prljavu.
I tako, u toj kući
ribi nikad dosadno nije.
Nekada tuguje, nekada se smije.
Jednom joj
pred oči padne
stari sat,
drugi put od gipsa
skršen at.
I mnoge druge stvari
bacaju s obale ljudi
i kvare joj kućni red -
no, kako riba da im sudi?!


 

Köpecik gözlerinde

Köpecik gözlerinde
var:
üç gramı
sarı şakanın
üç siyah nokta
üzüntüden –
ve
üç yeni hati
gökkuşağının.
(s. 58)

 

U očima psića

U očima psića
ima:
tri grama
Žute šale,
tri crne tačke
od tuge -
i
tri nove pruge
nebeske duge.


Arı gözlerinde

Arı gözlerinde
bir tek
beyaz papatyalar.
Gövdesi
tamamen
sarıdır.
İşte çiçekler ona
altın
mantoyu
hediye eder.
(s. 60)

U očima pčele

U očima pčele
sve same
rade bijele.
Trup joj
već sasvim
žut.
To joj cvijeće
darova
zlatni
kaput.






Karınca gözlerinde

Karınca gözlerinde
iş güçlerle doldurulan
günlerin dizisi
görülür.
 
Karınca gözlerinde
onun soyunun hati var:
azimli, düşünceli ve güçlü –
boyası da çalışanındır,
bayrağı da öyledir!
 (s. 61)

U očima mrava

U očima mrava
vidi se kolona dana
silnim poslovima
sastavljena.
U očima mrava
crta je njegova soja:
uporan, brižljiv i jak -
radnička mu boja,
takav mu i bajrak!








NERELİSİN?

Gözler ve gök – eşit midir

Bulutlar koşuşmuşlar
benden önce
köyüme.
Rüzgarla geldiğim zaman,
gök kuzularıyla selamlaşmışım
benim köyümde.
Çimeli çukurlukları gezerken
koyunlar elimi yalıyormuş,
bıyıklarımı yoluyormuş
benim köyümde.
Ya isteyerek selamladığım gökyüzü,
lacivertliğini,
dünya izlediğim gözlerime
dönüştürmüştür.
Şimdi söyleyin:
gözler ve köyümün gökyüzü –
Eşit midir?
(s. 64)

ODAKLE SI?

Oči i nebo – jesu li jedno

Otrčali oblaci
prije mene
u moje selo.
Kada sam stigao s vjetrom,
pozdravljali me janjci neba
u mojem selu. 
Dok sam vrtače obilazio zatravljene,
ovčice mi lizale ruk,
čupale brk
u mojem selu.
A nebo, što ga zdravih smjerno,
pretoči modro tijelo zračno
u oči kojim gledam svijet.
Pa recite sada:
oči i nebo mojega sela –
Jesu li jedno?






Lacivert gök
şapkasının altında
sihirli bir şehir
uyuyor.
Akışan Neretva
sessiz akıyor
şehir şöyle
uyurken.
Sadece kirazlarda,
bademlerde,
incirlerde,
cırcır böceği
ile cırcır böceği
ile cırcır böceği
cırlaşanlardır.
(s. 65)

Počitelj

Pod modrom
kapom nebeskom
spi grad
učaran.
Neretva razlivena,
protječe tiho
dok je tako
uspavan.
Samo u trešnji,
u bademu,
u smokvi,
zrikavac
i zrikavac
i zrikavac
rascvrčkan.



Benim dünya kısmımın hakkında

Bütün memleketim taşlıdır
memleketimin adı da
Hersek’tir.
Güneş yanık diliyle yakınca
bütün kalın dağlarını,
gökyüzü akışır
aydın gök mavisi,
suların toprağın içinde açtığı yarıklardan ve uçurumlardan akıyor
lacivert Neretva’dan
Yadran’a kadar.
Taş memleket temizdir
adı da yüreği gibi güzeldir:
HERSEK.
(s. 66)

O mojem dijelu svijeta

Moja je zemlja sva od kamena
i zemlja se moja zove
Hercegovina.
Kada sunce žežnim jezikom pali
sva njena tvrda brda,
nebo se rastali
i plavet silna i svijetla,
teče preko škrapa i urvina
modrom Neretvom,
do Jadrana.
Čista je zemlja kamena
i ime joj lijepo kao srcu:
HERCEGOVINA.






Vadideki kale

Zırh ile,
zarif atta,
önceden genç bir soylu
buradan savaşa
 atla gitmiş.
Uzun bir mızrağı taşıyormuş,
gözlerinde mücevherlerin ışığı;
kırmızı tarlalardan,
ateşli bacakkıkranlardan –
ne arkadaş vememiş,
ne de o.
Şimdi eski kalenin
yüreği susuyor.
Eski süslerinin
parlaklığı söndürülüyor.
Ona karanlık kapsıyor.
Baykuş gidiyor.
Karacalar geliyor.
(s. 67)

Tvrđava u dolini

U pancirnoj košulji,
na konju vitku,
ovuda nekoć projaha
mlad vitez
u bitku.
Nosio koplje dugo,
u očima dragulja plam;
iz crvenih polja,
iz strasna kostoloma –
ni drug ne dade,
a ni on sam.
Sad ćuti srce
utvrde stare.
Davni joj sjaj
uresa trne.
Po njoj pada mrak.
Izlijeće sova.
Prilaze srne.






ŞAKALAR

Sebzelerin savaş mutluluğu

Bizim yeşil, yeşil bahçemizden,
düz mutfak masasında,
iki kız kardeş, iki erkek kardeştir.
Domates – topçuk, mahçup yüzlü,
tamamen kızılımsı, tamamen kederli, tamamen taşkın:
yüzü parlak, gövdesi sağlam, kalbi atıyor.
Onun yanında sarı – yeşil biber
Bacaklarını topladı, uzun göğüsünü şişirdi.
Belki iyi, belki de kötü -
bir tek dil takdir edebilecek.
Gururlu kardeşler, şik barışlarla dolu
altın kafalı soğan ve ot gibi salatalık –
meşhur meydanda  nöbet tutuyor,
yakında gerçek kanın düştüğü meydanda!
Yedi denizden dövülen kılıçla
masaya, düz ovaya iki katlı ejder düştü.
İşte benim kardeşim (dağdan narin menekşe gibi)
savaş ilk başladı. Salatayı hazırlamayı başladı!
(s. 70)

ZAFRKANCIJE

Ratna sreća povrća

Iz zelena, iz zelena našeg vrta,
na stolu ravnu kuhinjskom,
dvije su sestre i dva su brata.

Rajčica-loptica, stidljiva lica,
sva rujna, sva nujna, sva bujna:
lice sjajno, tijelo zdravo, srce kuca.

Odmah je uz nju paprika zeleno-žuta.
Skupila noge, napuhala vitke grudi.
Možda je dobra a možda zla-tek
jezik će moć da sudi.

Puni svečanog mira, ponosna braća,
luk zlatne glave i krastavac kao trava –
stražare kod seja slavnih na bojnom polju,
gdje naskoro, naskoro pade krv prava!

S mačem što ga kovahu tamo preko sedam mora,
k stolu, ravan-polju, dvoruka ala pade.
To m o j a sestra (nježna ko ljubica iz gora),
boj prva poče. Salatu pripremati stade!







Bahçedeki skandal

İnanılmaz lahananın hikayesi,
oluşan kelebek hakkında
külhanbeyiden, zalimden, barbardan!
Sayın lahana koca Kafalı efendi
bahçede bulunanlara anlatıyor
kendi iyiliğini yabancılardan saklasın diye.
-Helem, dedi, bana taşındı
bir solucan, yoksul, diyorum;
mütevazi, şair gibi görünüyör-
ben de – aptal gibi – kucağımda
mutluluğa ve sıcak yuvama çağırdım.
Beyler, Patlıcan, meşhur şövalye,
siz de akıllı Büyük Kabak yazar –
bana olanlar
yakın soyumdan, hatırladığım kadar, hiç birine
Sizin ünlü romanlarınız tarif edemez!
Şöyleydi: Güneş battığında uyudum,
kiracım, korkak alçak,
başımda en güzel yaprağı buldu
ve onu tamamen sardı
onun aç midesine.
Düşünüyorum: Hadi olsun.
Acıktı zavallı, uzaktan saz şairi...
Ama sabahta – eyvah eyvah!
Üç – dört yaprak bıraktı,
beni hayattan ayıracaktı!
Tam onu yakalayacaktım,
onun kafasına vuracaktım ki -
bir şey patladı – kelebek uçtu
boylara
boylara
kaçtı.
(s. 71)

Skandal u povrtnjaku


Nečuvena priča od kupusa,
o rečenom leptiru što nasta
od napasnika, od hahara, od barbarusa!
Uvaženi gospar Glavati od Kupusa
saopćava svijetu u vrtu
da strancu zataje svoju dobrotu.

- Elem, reče on, uselio se k meni
jedan crv, sirotinja, velim;
naoko skroman, ko pjesnik-
i ja mu – budala! – u krilu svom
još sreću poželim i topli dom.

Gospodo moja, Patlidžane – viteže slavni,
i vi, pametna Velika Tikvo, spasiteljko-
to što se desilo meni
i nikom mi, što pamtim, iz bliska soja,
ne bi opisali ni Vaši čuveni romani!

Bilo je ovako: Zaspah kad sunce zađe,
a podstanar mi, podlac kukavni,
najljepši list na glavi nađe
i smota ga cjelcata cijela
u svoj želudac gladni.
Mislim: hajde, neka.
Gladan je, patnik, trubadur iz daleka...

Al ujutro – oj, muko! oj, bruko!
Pet-šest lisca lisac ostavio,
sa životom mal' me rastavio!

Baš kad htjedoh da ga zgrabim,
po tintari da raspalim –
nešto puče – leptir krene
i uteče
   u visine
       u visine.








Karınca pazara gidiyor

Karınca pazara gidiyor.
Bir dinara fili alıyor.
Ucuz fil, ucuz fil -
insan klonu dedi.
Karınca file bindi.
Onların önüne koyun çıktı.
Koyun ejder gibi ağzını açtı:
cesaretli karınca delirdi
tatlı klon işedi
aniden fil oldu.
Hiçbir şeye yaramazlar! -
Sara deyip silgiyi aldı:
Karıncaya bacaklarını siliyor,
koyuna boynuzlarını siliyor,
file hortumunu siliyor,
şu bızdığa popocuğunu siliyor.
(s. 73)

Ide mrav na pazar

Ide mrav na pazar.
Kupi slona za dinar.

Jeftin slon, jeftin slon-
reče ljudski klon.

Jaše slona mrav.
Ispriječi se jedav brav.

Zino ovan kao zmaj:
poludje hrabri mrav
pišnu ljudski klon
bubicom posta slon

Nisu ni za što! –
reče Sara i uze gumicu:

Mlavu blise nogove,
blavu blise logove,
blise slonu surlicu
onom klincu gujicu.




Gergedan

Ger-gedan! ger-gedan!
Eee?
Acayip bir şey?
Çevir, döndür:
Boynuzlarıç çok
Sınıf dolu
“İvan Gunduliç” dolu
“Hasan Kikiç” dolu
Punat dolu
Punat savaşları da dolu!
Benim şerefim bunları tanımak:
Almanosayı
Altınsaçlıyı
Rüya kuranı;
bir kızanı
bir tatlı olanı

Nosorog

Noso-rog! noso-rog!
Pa što onda!
Kakvo je čudo od čudesa tog?
Obrni, okreni:
Rogova kao nosova
Puna učionica
Pun „Ivan Gundulić“
pun „Hasan Kikić“
pun je Punat
i puni Punski ratovi!

Osobno imam čast znati:
Almanosu
Zlatkonosca
Sanjanosicu;
jednog ljutkonosu
i jednu slatkonocisu





(uçta, uçta ise:
Cennetin yeri
öpücük için!)
(s. 74)
( a na vrhu, a na vrhu:
rajsko mjesto
za pusicu!)


 

Balina

Gizli yoluyla
Dalga haber veriyor:
Balina, büyük şişman balina
şu denizin kamyonu –
biraz zayıflaması gerekiyor.

Neden?
Kalbi taktı
tamamen uygunsuz;
Aşık oldu
tamamen oransız
tam iyi bir fıkrada gibi:
izmarit balıcığına!
(s. 75)

Kit

Tajnom mi šnjurom
Javlja val:
Da kit, grdosija debelguza
taj šleper mora-
malo se stanjiti mora.

Zašto?
Jer srce mu zapelo
potpuno neprimjereno;
Zaljubilo se
potpuno neproporcionalno
baš ko u dobru vicu:
u giricu!


 



Timsahın aşkı

İşte, timsah:
iyi dişli,
iyi bir balina ve çok fit.
O, yes, bana uyar şöyle bir balina!
Timsahcık öyle dedi.
Tutkudan sıcak, yandan
Kaşla göz arasında kendini attı
narin delikanlıya kisse -
bıçaklarının (çenelerinin) arasına!
 
Köpük ve hırlama, şamata ve bağırtı!
Şu aşk çok büyüktü
gerçekten irenç bir aşk
limitsiz bir aşk
vicdan azabısız bir aşk


Ljubav krokodila

Evo ga, krokodil:
dobro nazubljen, đonom potkožen,
dobar komad i vrlo fit.
O, yes, paše mi takav kit!

Tako reče krokodilica.
Vrela od strasti, s boka
bace se u tren oka
nježnom frajeru u kiss-
između noževa – vilica!

Pjena i režanje, cika i vika!
Ljubav to bje prevelika
ljubav zaista grozna
ljubav bez štednje
bez savjesti grižnje





Şöyle analtılabilen bir aşk:
Şairlerin aşkı gibiydi -
Timsahın ateşinden
ve timsah gözyaşlarında
(s. 76)
To je reć svijetu:
Bi ljubav pjesničkih muza –
Od krokodilske vatre
i krokodilskih suza!





Bir devenin aşk şarkısı

Yalnızlığa battı
güzel bir deve.
Korkunç kumlar her tarafta,
iki göze – bitmez artık!
Ne canlı bir şey onun yakında var.
Devenin kalbi, yalnız, bir tek çarpıyor.
Deve sessiz acı çekiyordu
Canında gözyaşları boldu.
Aklına geldi. Uyandı!
Ne güldü - resmen kükrüyordu!
Küçük bir ayna aldı.
Menekşe renkli bir ruju.
Dümdüz çöle söyledi:
- Rüyada kocamı gördüm!

Ljubavna pjesma jedne kamile

Baš se bila osamila
jedna fina kamila.

Strašan pijesak na sve strane,
u oba oka- više ne stane!
Ni žive duše blizu nije.
Devino srce, pusto- tek što bije.

Tiho patila kamila.
U duši suze ronila.
Pa se sjetila, Pa se prenula!
Kakvi nasmijala- prosto je rikala!

Kupi malo ogledalo.
Jedan lila ruž.

Reče golemoj pustinji:
- Ja snila svoja muža!





O zaman dudaklarına sürdü
Kocaman bir göz kendine çizdi.
Deve narin söyledi:
- Gelin canım hayvanlar!
(s. 77)

Potom namaže gubac.
Nacrta si gooolemo oko.

Dinama nježno lanu:
- Naiđi, mila stoko!





Gizli boğa sürüsü

On iki boğa
sürülerde
idi.
Onlardan her biri
şimdi
sakladı,
görüyor musun?

Skriveno krdo volova

Dvanaest volova
  u pastirice
          bi.
Svaki se od njih
  sada
      skri,
vidiš li?




Birincisi trende
İkincisi şoförde
Üçüncüsü yürütmede
Dördüncüsü direksiyonda
Beşincisi, affedersiniz – çok kötü piste
Altıncısı ve yedincisi ise
su kemerinde!
Sekincisi oruklu kertenkelede
Dokuzuncusu defnede
Onuncusu, ne tuhaf: leğende!
On birincisi Bişevo’ya
kayboldu
On ikincisi
Preşevo’ya!
İşte şimdi gülsene kelime sürüsünün çobanı,
Açık gülsene, her şey yankılansın.
Senin hazinen kaybolmadı
Boğalar ve boğacıklar
Öküzler kelimede sakladı,
Her kelimeden baktı!
Görüyor musun?
(s. 78)
Jedan je u vozu
Drugi u vozaču
Treći u vožnji
Ćetvrti u volanu
Peti, da prostiš – u gadnu vonju
A šesti i sedmi
u vodovodu!
Osmi se istanjio u blavoru
Deveti muče u lovoru
A deseti, baš čudno: u lavoru!
Jedanaesti zatrando u
Biševo
A dvanaesti u
Preševo!

A sad se nasmija pastirica krda riječi,
Nasmij se jasno da sve zveči.
Blago tvoje nije izgubljeno
Volovi i volići
Voke i volusine u riječi se sakrili,
I iz svake provirili!
Vidiš li?







Benim sokağımdan iki kız


Kırmızı biri varmış
Ellerini yıkamayan
Yüzünü yıkamayan
Sabunu sevmeyen
Kararttı
Siyahlaştı
Ve.. ve..
Odada kokuyu
Değiştirdi.
E neler oldu?
Yalnız kaldı,
Yıllarca.

Dvije cure iz moga sokaka


Bila jedna rumena
Nije prala ruke
Nije mila lice
Nije sapun voljela
Pa potamnila
Pa zatamnila
Pa... pa...
Miris u sobi promjenila!

I što bi?
Ostade sama,
Godinama.






Öbürü varmış, kırmızı;
Birincisi
Durumu görünce,
İşe başladı:
Ellerini yıkıyor
Şimdi papatyalar!
Yüzünu yıkıyor -
Şimdi ayna
Boyun etrafında çok yıkıyordu -
Mercan olana kadar !
E neler oldu?
Biri tesadüfen geçti,
Dik dik baktı,
Kızardı,
söylemeye başladı:
Hey sen küçük hanım,
Evlenir misin?
(s. 79)
Bila druga rumena;
Kad s prvom
Prokuži situaciju,
Baci se u akciju:

Trlja trlja ručice –
Sad su tratinčice!
Trlja trlja lice –
Sad je ogledalce
I oko vrata se dugo trljalao –
Dok koralom nije postalo!

I što bi?
Slučajno jednom naišao jedan,
Oči izbečio,
Pa zacrvenio,
pa probećario:
Oj, ti curo mila,
Bi li se udala?







Rüya şöyle yapılır

Göz kapakların kapanır.
Görülmeyen erkekler
Çağırılır
Biri sana yıldız uzatır
ikincisi ay
üçüncüsü
altın mayonez
Sen o zaman adım atarsın
yıldızı dokunmaya
ayı döndürmeye
kalbi bakmaya
Ya rüya, ya rüya, ya rüya?
İşte buradadır! Şaşırıp sorar:
Bana yıldız verir misin?
Bana ay verir misin?
Mayonez sende kalsın!
Rüyada, sen çevirirsin, fısıldarsın:
Gerçekten, niye burada bu kadar çok

Ovako se pravi san  

Sklope se očni kapci.
Prizovu se nevidljivi
dječaci
Jedan ti pruži zvijezdu
drugi mjesec
a treći
zlatnu majonezu

Ti tada zakorakneš
da zvijezdu dotakneš
da mjesec okreneš
da im srce pogledneš

A san a san san?

Pa tu je! Čudi se i pita:
Daš mi zvijezdu?
Daš mi mjesec?
Slobodno zadrži majonezu!


mayonez var
Alakasız!
(s. 81)
U snu, ti se okreneš, šapneš:
Stvarno, što će ovdje toliko majoneze
Bez veze!




HİKAYELERDE  SAKLANAN ŞİİRLER    

Gülüş

Onun kalbine çok kızgındı.   
Onun kalbi ona sıralar yoluyla, ödünç verilen kalem yoluyla, bütün hataları düzelttiği silgi yoluyla gönderdiği gülüş için çarpmadı.
Biri hariç.
Onu fark etmiyordu.
Dünyada bütün insanlardan gizli ağlamaya karar verince – onun güzel gülüşü çabuk yüzünden fırlayıp çiçeklerin arasına saklandı.
Papatyaların küçücük kafalarının arasında çok yanlız geziyordu.
Gelin böceklerinin yanından kaygısız geçiyordu.
Yorgun karıncalarla çarpışıyordu.
O zaman çimenlerin ipek saçlarında unutulan mürverin düdügüne sığındı. Öylece, zavallı, toplandı – ve ağır nefes aldı.
Baksana şuna! – o nefes alınca düdük uyandı ve şarkı söylemeyi başladı!
Ya kız?
Kız o zaman düşündü: O sadece kendini önemli gösteriyor!
Onun kalbi – hissediyorum! – sadece benim için çarpıyor!                         (s. 84)

PJESME U PRIČAMA SKRIVENE


Smiješak

Bila je ljuta na njegovo srce.
Njegovo srce nije kucalo za smiješak koji mu je slala preko klupa, preko posuđene olovke, po gumici kojom je ispravljao sve greške. Osim jedne.
Nije ju primjećivao.
Kad je odlučila, skrivena od svih ljudi na svijetu, zaplakati – njezin lijepi smiješak brzo je odskočio s lica i skrio se među cvjetove.
Šetao se usamljen među majušnim glavama kamilice.
Mimoilazio je bezbrižne bubamare.
Sudarao se s umornim mravima.
Onda se uvukao u zovinu sviralu, zaboravljenu u svilenoj kosi trave. Tako se, jadan, skupio – i teško uzdahnuo.
I gle! – od uzdaha svirala se probudila i zapjevala!
A djevojčica?
Djevojčica je tada pomislila: On se samo pravi važan! Njegovo srce – osjećam! – kuca jedino za mene!

Aşktan ışık

Erken yattı. Akşam yemeğini yemeden yattı.
Işığı kapattı.
Gözlerine kadar yorganı çekti.
‘Ben ona gülümsedim – fısıldıyordu, o ise...hiç...’
Şu kalbi yorganın altında fısıldıyordu.
O zaman karar verdi:
İnadına, kalbimde ışığı kapatırım, aşk ışığını!
Ama – kalbi hala hevesliydi. Onu kapatmaya izin vermiyordu...
Çünkü, göğüste aşkla yanan kalp – odada ışık gibi kapatılmaz.                  (s. 85)

Svjetlo od ljubavi

Legla je ranije. Legla je bez večere.
Ugasila svjetlo. 
Navukla poplun do očiju.
„Ja sam mu se osmijehnula – šaputala je, a on – ništa...“
To je srce šaputalo ispod popluna.
Onda je odlučila:
Uinat, ugasit ću svjetlo u srcu, svjetlo od ljubavi!
Ali – srce je i dalje žarilo. Nije se dalo ugasiti...
Jer, srce koje u grudima gori ljubavlju – ne gasi se onako kako se gasi žarulja u sobi.

Mutlu yol

El sallayarak anneme avlu kapısından selam verirdim.
Öyle işe giderke sabah sabah vedalaşırdım. Uykudan hala sıcak.
Düşünüyorum ki: Onun yüzü hilaldir.
Görüyorum ki: baba dağdan iniyor. Acele ediyor, yan sokaktan, orman kırımından, demir yoldan gidiyor.
İyi biliyorum ki: Nasıl hızlı büyüyor onun kızı - diye düşünüyor.
Gönlü açıyor.
İşte kazan dairesi, kara kapıları açıyor ve baba sarı metallerin dökümevinin sonsuz ateşine yaklaşıyor. Bütün gün benim babam, babacığım ve canım babami, kara dumanı yuduyor.
Kara çamur onun beyaz boğazında çökeltiyor.
Boğaz sağlığı ısıran küçük bir madendir.
Pembe akciğeri ağır sis bastırıyor.
Babamın gözleri yorgun, onların kıvılcımı yavaş yavaş söndürülüyor.
Sirenler çalıyor. Mesai zaman bitiyor.
Babam kara örümcek ağı ile kaplanan açık kapıdan çıkıyor. Öksürüyor ve kömrün parçalarını tükürüyor.
Onu dörtyolda bekliyorum, mavi elbisede.
İşte o! Benim altın güneşim yaklaşıyor!
- Babam! – bağırıyorum, dizlerine sarılıyorum.
- Kızım, yıldızcığım! – deyip pürüzlü eliyle beni okşuyor babam.
- Ben seni eve götüreceğim – ona narin kuzu sesiyle söyledim. O gülüyor ve şaşırarak söylüyor ki:
- Kendim de eve kadar yolu biliyorum.
Babamı sapa yoldan götürüyorum, ormandan gezme daha uzun sürsün diye.
O susuyor. Öksürüyor. Onun boğazından, akciğerinden, bedeninden kuş sürüsü çıkıyor.
Onun içine kokularla, sağlıkla dolu orman havası girdi. Babam nefes alıyor, küçük çocuk gibi nefes alıyor. Gülümsüyor da. Gözleri de parlıyor!
- Ormandan götüren şu saba yolunu unutacağıma az kaldı. Bundan sonra işe bu yoldan gidip döneceğim. Kuşları duyuyor musun?!
Kelebeği görüyör müsün? Yakalayalım onu!
Şimdi babam ve ben küçük çocuklarız.
- Bu mutlu bir yoldur, canım kızım – babam diyor.
Beni kucağına alıyor ve burnumu ve saçımı öpüyor.
Bütün çocuklar ben bildiğim kadarıyla bu anı biliyor. Biliyorum ise:
Şimdi babamın gönlü çok geniş. O kadar, o kadar ki – bütün dünyaya yeterlidir.              (s. 86)

Sretni put

S dvorišnih vrata pozdravio bi mamu mahnuvši joj rukom. Tako bi se zorom opraštao, odlazeći na posao. Još topao od sna.
Zamišljam: Njegovo lice je mladi mjesec.
Vidim: silazi tata niz brijeg. Žuri, ide prečicom, kroz krčevine uz prugu željezničku.
Dobro znam: Misli tata kako brzo raste njegova djevojčica.
Širi mu se duša.
Evo ložionice, dveri garave otvara i tata prilazi vječnoj vatri talionice žutih kovina.
Cijeli dan moj otac, tatica i babuška moj, guta mrkli dim.
Crni mulj taloži mu se u bijelu grlu.
Grlo je mali rudnik koji nagriza zdravlje.
I ružičasta pluća zastire teška izmaglica.
Umorne su tatine oči, žar im polahko trne.
Tule sirene. Ističe radno vrijeme. 
Izlazi tata na raskriljena vrata zasuta tamnom paučinom. I kašlje i pljuje komadiće ugljena.
Čekam ga na raskrsnici u plavoj haljini.
Eno ga! Prilazi moje zlatno sunce!
- Tata! – vičem, grlim ga za koljena.
Kćeri, zvjezdice! – kaže tata i miluje me rukom hrapavom.
- Ja ću te voditi do kuće – kažem mu glasom umiljata janjeta. A on se smije i kaže kao začuđeno:
- Pa znam ja i sam put do kuće. Ja vodim tatu zaobilaznim putem, da dulje traje šetnja kroz šumarak.
A on šuti. I zakašljava se. I jato garavih ptica izlijeće iz grla, iz pluća, iz tijela.
Unutra je ušao šumski zrak pun peluda, mirisa, pun zdravlja. Tata diše, diše kao malo dojenče. Osmjehuje se. I oči mu se sjaje!
- Gotovo sam i zaboravio ovu stazicu što vodi kroz šumicu. Ovuda ću odsada ići na posao i vraćati se. Čuješ li ptice?!
Vidiš li leptira! Uhvatimo ga!
Sada smo moj tata i ja mala djeca.
- Ovo je neki sretni put, milena – kaže tata.
Uzima me u naručje i ljubi me u nos i u kosu.
Sva djeca znaju toliko o ovom trenutku koliko znam i ja. A znam:
Sada je očeva duša jako raširena. Toliko, toliko -  da cijeli svijet može stati u nju.

Armutun çiçeği

Onun dallarının arasında rüzgar esiyordu. Onun çiçeklerini açtırıyordu.
Ne güzel armut, bağlığın ortasında bırakılan ağacı!
Yeşil suda beyaz gül gibi.
Armutun çiçekleri açıyor.
Sadece küçücük bir çiçek açmıyor.
- Açsana! – armut gövdesi dedi.
- Korkuyorum... – küçük çiçek fısıldadı.
Dalları gülüyor, gülmekten armutun tepesi titriyor -
onu taklit ediyorlar: ‘Korkuyorum...’
- Açsana, geç kalacaksın! – ağacın gövdesi ısrar ediyor.
Ama çiçek açmıyordu.
- Rüzgar narin taç yapraklarımı kıracak... – kalın tomurcuğa çekilerek dedi.
O zaman rüzgar gitti.
- Bak arıya! – Beyaz çiçeklerin dalları neşeli salladı.
Altın çalışkanlar polenin tozu çiçekten çiçeğe taşıdılar.
- Açsana küçük çiçek, altın arılar seni döllesinler!- ağaç emrediyordu.
- Altın arılardan nasıl korkuyorum ya... – kendi içine kaplanan çiçek ağlamaya başladı.
- Senden asla meyve olmaz – kardeşleri ona söyledi.
Ama, büyük korku onun kardeşini bırakmıyordu.
Bağlık uzumdan mor oldu.
Armutun tepesi meyvelerden sarı oldu.
Sarı gül deniz dalgasında.
Orada sadece bir çiçek, yanlız, rozet gibi.
Bir gün kız elinde sepetle geldi.
Mor uzumu devşirdi.
Sarı armutları devşirdi.
- Bak! – bağırdı hayran kız.
Onun çığlığından şaşıran çiçek açtı.
- Ne güzel ama yanlızsın.
Çiçek etrafına baktı ve doğada olanları anladı.
Gözleri gözyaşlarıyla dolduruldu. Dedi ki:
- Ne mutsuzum. Çok korkuyordum ve her şeye geç kaldım. Güzel kız, beni buradan götür! Hiçbir şey düzelemez. Beni götür çünkü benden hiçbir şey olmaz. Tamamen faydasızım.
- Ağlama, canım. Doğru, açmakla çok geç kalıyordun ve bunu düzeltemezsin.Dağ rüzgarı çoktan gitti ve arılar artık arı kovanındadır.  Ama ağlama...
- Hiçbir şeye faydam yoktu ... – çiçek neredeyse ölerek diyordu.
- Doğru değil! – kız dedi – Armut gövdesine güzelliğini uzadın. Güzellik ama insanları sevindiriyor. Sevinç insanların kalplerini yumuşatıyor. O zaman insan iyidir, iyi... senin gibi.
Çiçek mutluluktan nasıl tıtredi!
Sonsuza kadar güzel kızının kalbinde kalmaya karar verdi.                        (s. 89)

Kruškin cvat

Povjetarac je lelujao među njezinim granama. Razvijao joj cvjetiće behara.
Kako je lijepa kruška, stablo ostavljeno u sred vinograda!
Poput bijele ruže u vodi zelenoj.

Otvaraju se cvjetovi kruške.
Samo se jedan cvat sićušni ne otvara.
- Otvori se! – reklo je stablo kruške.
- Strah me... – prošaptao je mali cvat.
Smiju mu se grančice, trese se krošnja od smijeha – oponašaju ga: „Strah me...“
- Otvori se, zakasnit ćeš! – nagovara ga stablo-
Ali cvat se nije otvarao.
- Vjetar će mi polomiti krhke latice... – reklo je skupljajući se u čvrst pupoljak.
Potom je vjetar otišao.

- Gle, pčele! – veselo su zamahale grane bijelih vijenaca.  
Zlatne marljivice prenosile su polenov prah s cvijeta na cvijet.
- Otvori se cvate mali, neka te pčele od zlata oplode! -  naređivalo je stablo.
- Ah, kako se bojim zlatnih pčela... – zaplaka se cvat zaronjen u samog sebe.
- Nikad ploda od tebe – rekla su mi braća.   
Ali, golemi strah nije napuštao njihova brata.         
Vinograd je modar od grožđa.          
Kruškina krošnja žuta od plodova. 
Žuta ruža na valu mora.        
Samo je jedan cvat tamo, sam, kao značka.

Jednog dana došla je djevojčica s košarom u ruci.                
Nabrala modra grožđa.
Nabrala žutih krušaka.          
- Gle! – viknula je zadivljena djevojčica.     
Od njezina uzvika otvorio začuđen cvat.                 
- Kako si lijep a kako usamljen.
Cvat pogleda oko sebe i shvati što se sve dogodilo u prirodi.         
Oči mu se napuniše suzama. Reče:   
- Kako sam nesretan. Suviše sam se bojao i na sve sam zakasnio. Lijepa djevojčice, odnesi me odavde! Popravit se ništa ne može. Odnesi me, jer više nisam ni za što. Sasvim sam nepotreban...
- Ne plači, ljupki moj. Istina je, kasnio si previše sa otvaranjem i tu ništa ne možeš popraviti. Razvigor je davno otišao i pčele su već u košnicama. No, ne plači...
- Ničemu nisam koristio... – govorio je cvat skoro umirući.
 - Nije istina! – rekla je djevojčica –Stablu kruške produžio si ljepotu. A ljepota raduje ljude. Radost omekšava ljudska srca. Onda je čovjek dobar, dobar kao...kao ti.
Kako je cvat zadrhtao od sreće!
Odlučio je vječno ostati u srce lijepe djevojčice.



SONUÇ


            Bitirme tezinin başında İbrahim Kayan’ın hayatından, edebiyata getirdiği faydalı şeylerden bahsedilmiştir. Daha sonra edebiyat, edebiyatın çeşitleri, çocuk edebiyatı anlatılmıştır. Ana konu açıklanırken Boşnak ile Türk Dili arasında olan farklılıklar meydana çıkmıştır. En çok bazı tanınmayan deyimlerle karşılaşılmıştır. Bazı deyimleri önce araştırmak, daha sonra çevirmek gerekmiştir.
            Edebiyattan kısaca bahsedilmiştir. Genellikle dünyada çocuk edebiyatı ikinci plana düşürülmüştür. Edebiyatçılar tarafından çok önemsenmemiştir. Ibrahim Kayan çocuk bakış açısına göre işlemekte zorlanmıştır. Onun düşüncesine göre, çocuk edebiyatı aslında basit, sade, süssüz değildir. Çocuk edebiyatı diğer edebiyat türlerinden daha yüksek bir derecededir. Çok detaylı, okuyucuları için güzel, armoni hissi veren edebiyattır.
            Çeviri yaparken bazı çocuk ifadeleri pek kolay çevrilememiştir. Karşılaşılan halk deyimlerinde de zorlanılmıştır. Şiirler çevirilirken genellikle en büyük sorun aslındau mecaz anlamlardır. Bazı kelimelerin yabancı dilde ilk anlamında başka bir anlamı d vardır. Türkçede ise bu  anlamın açıklanması için yabancı dildeki gibi kelime hiç kullanılamaz. Bu şairin eserlerini çevirecek olanlara, önceden çocuk edebiyatını, kullanılan her iki yabancı dilden halk arasında oluşan çocuk ifadelerini, yazarın şu eseri yazarken düşüncelerini ve duygularını, onun kullandığı mecaz anlamları ve sonunda tüm hayatını araştırmaları tavsiye ediyor.
            Bu kitapta hayvanlara insan özellikleri verilmiştir. Demek ki mecaz anlam çoktur. Hayvanların, doğanın, bitkilerin iyi tarafları ve özellikleri gösterilmiştir. Kitaba göre insanların doğadan bir mesaj alması geremektedir. Hayvanların iyi özelliklerini tanıyıp insanlar kendilerinde bunları geliştirmelidir.
            Çalışmanın asıl hedefine ulaşılmıştır. Türk milletie Boşnak Edebiyatını, en çok Bosna Hersek'teki çocuk edebiyatını tanıtmak için bu araştırma yapılmıştır. Bu çalışmadan çocukların dünyanın her tarafında, çocuk olduğunu öğrendim. Farklı diller konuşulabilir ama çocukların düşünceleri ve onların ilgilendiği şeyler aynıdır.



ZAKLJUČAK


            Na početku diplomskog rada govorılo se o životu Ibrahima Kajana i o korisnim stvarima koje je on unio u književnost. Zatim se govorilo o književnosti, vrstama književnosti i dječijoj književnosti. Objašnjavajući glavnu temu pojavile su se razlike između bosanskog i turskog jezika. Najviše su se susreli neki nepoznati idiomi. Neke frazeme/idiome bilo je potrebno prethodno istražiti, a tek poslije prevesti.
            Ukratko se govorilo i o književnosti. Generalno je u svijetu dječija književnost pala u drugi plan. Književnici joj ne pridaju dovoljan značaj. Pisac se trudio da teme o prirodi ne obrađuje na dječiji način. Prema njegovom mišljenju, Dječija književnost zapravo i nije jednostavna, prosta, bez ukrasa. Dječija književnost je na višem stepenu u odnosu na ostale književne vrste. Ona je veoma detaljna, za svoje čitaoce lijepa i  književnost je koja odiše harmonijom.
            U toku prevođenja, neki se dječiji izrazi nisu baš lahko mogli prevesti. Poteškoće su predstavljali i narodni izrazi s kojima se susretalo. Generalno kada se prevodi poezija najveći problem predstavljaju ta metaforička značenja. Neke riječi pored svog prvobitnog značenja imaju i neko drugo značenje. Međutim, u turskome se jeziku ne može koristiti ta riječ da bi se izrazilo značenje riječi iz stranog jezika. Onima koji će prevoditi djela ovog pjesnika preporučujem da prije svega trebaju istražiti dječiju književnost, dječije izraze koji se koriste u oba strana jezika koji nastaju u narodu, piščeva mišljenja i osjećaje u toku pisanja djela, metaforička značenja koja je koristio i naposlijetku cijeli njegov život.
            U ovoj knjizi životinjama su date ljudske osobine. To bi značilo da je metafora dosta zastupljena. Predstavljene su dobre strane i osobine životinja, prirode i biljaka. Prema ovoj knjizi ljudi treba da od prirode preuzmu poruku. Ljudi trebaju prepoznati dobre osobine kod životinja i poboljšati iste kod sebe samih.
            Pravi cilj rada je postignut. Ovo istraživanje je odrađeno kako bi turski narod što lakše razumio bošnjačku književnost, ponajviše dječiju književnost u Bosni i Hercegovini. Iz ovoga rada saznala sam da su djeca zapravo djeca na svakoj strani svijeta i u dvije različite zemlje. Mogu govoriti različitim jezicima, ali ista su im razmišljanja i zanimanja.


KAYNAKLAR


A. KİTAPLAR
I. Kajan, Smijeh koji je pobjegao, Bosanska riječ, Tuzla, 2002.
I. Kajan, Razvoj i oblici dječjeg bosanskohercegovačkog romana, studija, Zalihica, Sarajevo, 2008.
Muris Idrizović, Književnost za djecu, Svjetlost, Sarajevo, 1998.
 Dalibor Cvitan, Antologija pjesništva za djecu, Zmajeve igre, Novi Sad,1975.
Milan Crnković, Čarobni govor djetinjstva, Zagreb,1978.
 Muris Idrizović, Književnost za djecu i omladinu, Svjetlost, Sarajevo, 1991.
 Milovan Danojlić, Naivna pesma, Nolit, 1976.
B. SÖZLÜKLER
Ş. Bayhan, Boşnakça-Türkçe, Türkçe-Boşnakça sözlüğü, TDK, Ankara, 2006.
Ş. Bayhan, Boşnakça-Türkçe sözlüğü, TDK, Ankara, 2015.
C. WEB SİTELERI


Nema komentara:

Objavi komentar

PROMAŠI ME PROKLETSTVO FARAONA

  AUTOBIOGRAFSKI FRAGMENTI Promaši me prokletstvo faraona Napisao: Ibrahim Kajan Nevjerovatno je koliko se “tovara sitnica” može prenijeti i...